Geçen akşam çocukların yatma vakti geldi. Zooorrrllla oyuncaklarını toplattım. Mutfağa sütlerini, yoğurtlarını koymaya gittim.Bir de baktım odalarına gitmek yerine oyun odasında yeni bir oyun kuruvermiş böcekler: Uçakçılık.
![]() |
Kaptan pilot ve yolcuları yola çıkmaya hazır |
![]() |
Bavullar |
İbrahim ve Güzide ilk uçak yolculuğuna -anne karnındayken Türkiye'den Kanada'ya göçümüzü saymazsak- 4,5 aylıkken çıktılar. Gülru ise ilk kez uçağa bindiğinde 2,5 aylıktı yavrum. Her iki yolcuğumuzda da istikamet aynıydı: California. Kuzuların amcası orada yaşıyor ailesiyle birlikte. Kızı, İbrahim ve Güzide'den sadece 2 hafta büyük . İlk defasında birkaç gün düşündük gidip gitmemeye karar vermek için. E çiçeği burnunda anneyim. Bebeklerimin üstüne titriyorum. Hastalanırlar diye korkuyorum. Neyse sonunda gitmeye karar verdik. Kuzuların babası hemen uçak biletlerini aldı iki gün sonrasına.Boston'dan binecektik uçağa. Montreal- Boston arasında 5 saatlik bir araba yolculuğundan sonra 6 saatlik bir uçuş bizi bekliyordu. Erkenden yola çıktık. Boston'da bir arkadaşımızın evinde soluklandık. Sonra uçağa binmek üzere havaalanına gittik.
1- Uçak yolculuğunda çocuklulara tanınan tüm ayrıcalıkları kullanmak gerekiyor. Çoluk çocukla zaten zor geçecek bir yolculuğun zahmetini azıcık azaltacak ayrıcalıklar bunlar: Mesela uçağa herkesten önce alınan gruplardandır çocuklular. Böylece elinizde sırtınızda taşıdığınız, muhtemelen herkesten fazla olan çantalarınızla birlikte kolayca uçağa geçer ve tüm bu çantaları koltuğunuzun hemen üstündeki kabinlere koyabilirsiniz, hem de rahaattça. Biz de bu ayrıcalıktan yararlanmıştık. Bunun için de erkenden uçağın kapısına gitmiştik.
2- Malum uçakta en sıkıntılı anlar iniş ve kalkışlardır. Basınç nedeniyle kulaklar tıkanır, ağrır. Ben esneyerek, sakız çiğneyerek rahatlatırım kulaklarımı.Yolculuk öncesi öğrendik ki bebeklerin kulakları ağrımasın diye emzik vermek,emzirmek, ya da biberon vermek gerekiyormuş.Ola ki rahatsız oldu bebekler, kulaklara masaj yapmak iyi geliyormuş. O zaman emmedikleri için emzik ve biberon seçeneklerini kullanmıştık.
3- Çocukların mamalarını kaynamış soğutulmuş suyla hazırlıyordum o vakte kadar. Ama uçağa sıvı -bebek yiyeceği dışında -sokulmadığından mama hazırlamak için uçakta verilen şişe sularını kullandık. Neyse ki uçakta sıcak su da vardı. Bir şişeye sıcak su da doldurup vermişlerdi. Uçağa binmeden önce de kalkış esnasında lazım olur, su alamayız diye birer biberon mama hazırlamıştım.
4- O aylarda Güzide'nin 'uyutmak için akla karayı seçtiğim' dönemiydi. Kucağımda sallaya sallaya, hoplata zıplata uyutuyordum. Uçakta millet garipsemesin diye arkaya uçağın mutfağına geçmiştim. Oradaki uğultudan olsa gerek fos diye uyuyuvermişti Güzide. Her uyanmasında hemen arkaya koşturuveriyordum.
5- O zaman kullandığımız bebek arabası iskelet halindeydi. Araba koltuklarını koyuyorduk bu iskelete. Neyse ki uçağın kapısına kadar koltukları da götürebildik. Dönüşte ise ricamızı kırmadılar uçakta da yer olduğundan koltukları sokmamıza izin verdiler. Böylece rahat rahat uyumuşlardı dönüş yolculuğunda.
6- Yol boyunca 5-10 dakikada bir uykularından uyandılar. İyi uyuyamadıklarından biraz mızmızlandılar. Yolculuğun sonunda yanımdaki kadın 'ay iyi misin sen ya??' diye sormuştu acıyan bakışlar atarak. Beterin beteri vardır: Bir arkadaşımın 4 aylık bebeği Montreal'den İstanbul'a gelene kadar 'hiç durmadan' ağlamış. Hiç emmemiş de ağlamaktan. Arkadaş göğsünde biriken sütleri pompayla sağıp sağıp dökmek zorunda kalmış.
devam edecek...