Annem carsaf katlarken ucundan tutunca bana "Iyi ki seni doğurmuşum" derdi. İlk kez babama kahve yaptığımda çok mutlu olmuştu. Hadi bir bardak su getir de gününü görelim' derlerdi büyükler.Sonra sonra bu 'gününü görelim' hadiseleri arttı. Artık benim için bunlar yerine getirmem gereken sorumluluklardı.Ben büyüdükçe ev işlerini daha çok üstlenmeye başlamıştım. Yaşlı babaannemle birlikte yaşıyordum ve ona yardım etmem gerekiyordu. Annem her yaz sonunda Hollanda'ya gitmek üzere ayrılmadan önce beni tembihlerdi: 'Bak babaannen yaşlı, ona yardım etmelisin.' İlkokul sonunda ben kendi ütümü kendim yapar, akşam bulaşıklarını yıkar, ortaokul yıllarımda haftada bir evi siler süpürür çamaşır serer,toplar, katlardım.
Sonraki nesilin hatta benim yaşıtlarımın anneleri 'aman çocuk okusun yeter ki' tutumunda olduklarından çocukları ev işinden uzak tuttular. Çocukların eli kalem, kitap tutmalıydı sadece. Okuldaki başarıları daha önemliydi onlar için. Çocuğun sorumluluk duygusunun gelişmesi, kendi kendine yetebilmesi,özgüvenini kazanması, bir işi en iyi şekilde bitirme disiplini kazanması ile ne ilgisi olabilirdi ki ev işlerinin???
Şimdilerde tekrar eski yaklaşıma dönüş var-ecnebi ebeveynlik kitapları sağolsun-. Ancak bunun adı 'çocuğun gününü görme' değil. Artık biz buna 'çocuğu ev işlerine dahil etme' diyoruz.
Ev işlerinden önce çocukların kendi günlük özbakımlarını rahatça ypabiliyor olmaları gerekiyor elbette. İbrahim ve Güzide'nin bu becerilerini büyük oranda kazandıklarını düşünüyorum:
Giyinme-soyunma....tamam
Ayakkabı -mont giyme......tamam
Çorap giyme.....Güzide tamam, İbrahim iki gündür tamam çok şükür.
Düğme ilikleme......Güzide tamam, İbrahim'in üzerinde çalışması gerekiyor.
Yemek yeme....tamam
Tuvalet ihtiyacını giderme...tamam
sürahiden su doldurma...tamam.Küçük ve hafif bir sürahi aldım, sürahiyi dolu tutmam gerekse de doldurup içiyorlar. sürahiyi doldurmamışsam susadım naralarını duymazlıktan geliyorum sandalye çekip musluktan dolduruyorlar.
Aklıma gelenler bunlar. Gülru henüz yeni yeni üst giymeye çalışıyorsa da üstünü çıkarmada pek maharetli. Kendi kendine yemek yeme işini hallediyor. Çatal kaşıkla beceremezse eliyle dalıyor. Gezmede değilsek hiiiçç karışmıyorum :))
Ev işlerine gelince. Bir ara oyuncakları toplama saati koymuştuk ki iyi işliyordu. Ama ben bu konuda istikrarlı olmayınca, ben kendim de üşenince onlar da istekli olmuyorlar açıkçası. Misafir geleceği vakit tüm oyuncaklarını oyun odasına 'fırlatıyorum'. Oradaki dağınıklık kendi ayıpları artık :))
 |
Pişirilen kurabiyeler özenle süslenir |
Yatak toplama işini çok sevdiler. Bugün yataklarını ben toplamıştım. Güzide şaşırdı. Hem de beğenmedi benim topladığımı. Ben kendi yatağımı her gün toplasam onlar da toplayacak kendilerininkini görünüşe göre. Pijamalar çıkınca çekmeceye konuyor çok şükür. İbrahim'i uyarmam gerekiyor sık sık. Ama Güzide daha dikkatli. Günde elli kere üst değiştirdiği için sık sık çıkardıklarını topluyor zaten. Yatağının üstüne yığılınca hatırlatıyorum. Bazen onlar da beni uyarıyor. İbrahim bir gün: 'Siz yatağınızın üstündeki çamaşırları niye hiç kaaldırmıyorsunuz?' diye sormuştu. O gün bugün dikkat etmeye çalışıyorum.
Bunun dışında heveslendikleri ev işlerine mümkün olduğunca izin veriyorum. Ev silme, toz alma işine pek meraklılar. Masa kurmaya yardım ediyorlar(misafir varsa ya da babaannedeysek. O zamanlarda kelli felli sofra kuruluyor zaten). Hatta kavga çıkıyor, zor anlar yaşıyorum. Güzide ve İbrahim tabakları diziyor, kaşık-çatalları sıralıyor, peçeteleri katlayıp koyuyorlar her tabağın yanına. Bu ara bir de çamaşır katlamaya merak saldılar. Çok ama çok işime yarıyor doğrusu. Hergün bakıyorlar kurutma makinasına. 'Çamaşır var mı aneee???' diye soruyorlar. Kendi çamaşırlarıysa çıkarıp katlıyoruz. Onların sayesinde çamaşırlar yığılmıyor bir kenarda bir süredir.Adam edecek bu çocuklar beni. Hevesleri kırılmasın diye şöyle yapın, böyle yapın bile demiyorum. Sonra katladıklarını götürüp çekmecelerine koyuyorlar, daha doğrusu 'tıkıyorlar'. Hiiiç düzeltmiyorum sonradan. Gülru kendi çekmecesine değil de diğerlerine koyduysa çamaşırlarını, onları çıkarıyorum. Bu ev işi yapma hevesleri ne kadar daha sürer bilemem. Eninde sonunda sıkılıp kaytarmaya başlayacaklar, kendimden biliyorum. Ama o vakte kadar sefasını sürmeyi düşünüyorum.
 |
Çamaşır katlama alanı |
Geçenlerde bir akşam Güzide ve Gülru uyumuş, İbrahim ayaktaydı. O uyumadan bilgisayarın başına geçemeyeceğimden işlerimi yapayım dedim. İbrahim'le birlikte bulaşıkları makinaya dizdik. Ben sudan geçirdim, o kaşık,çatalları,bardakları dizdi. Ütü yaparken ütünün buharına bastı ben bas dediğimde. Ama ütüye yardım etmesi biraz sıkıntılıydı, bir yerini yakacak diye çok korktum. Çok mutluydu İbrahim.Başbaşa ev işi yapmıştık. Birkaç gün sonra bana 'anne seninle ütü yapmayı,bulaşık yıkamayı,çamaşır katlamayı,yumurta pişirmeyi çok seviyorum ' diyordu.
 |
Kendin pişir kendin ye |
'Çocukların gününü görme'nin adını bir kez daha değiştirmek gerekiyor aslında. Bunun adı
'ev işlerine çocukları dahil etme' değil '
çocukları hayatımıza dahil etme' mi olsa acaba???. Kaliteli zaman dedikleri aslında bir ütü,bir bulaşık,çamaşırmış meğer. Sanat aktiviteleri, gezip tozmalar, okumalar,yazmalar değilmiş sadece. Ben yanlış anlamışım.