14 Ocak 2013 Pazartesi

Bot Meselesi

    Çocuklara oyuncak, kıyafet, vs gibi hediye alımlarını sınınrlandırdık:Her istediklerini almama tutumu bunun adı. Çok ihtiyaç olmadıkça doğumgünü, bayram gibi özel günler dışında almıyoruz. Böylece onlara aldığımız herhangi bir şey çok kıymetli oluyor  ve de çok mutlu ediyor onları. Ancak birine birşey alınınca illlaa ötekiler de istiyor. Üç çocuklu olmanın maddi dezavantajı :))
    Güzide'nin kışlık botları ayağına küçülmüş. Geçen gün ona bot almak için hep birlikte en yakın AVM'ye gittik. Pembe,parlak bir bot beğendi Güzide. Beğendiğini aldık. Hemen mağazada ayağına geçirdi. Etrafta sevinçle koşuşturmaya başladı. 'Çok rahatmış anneee' diye zıplıyordu. Öyle mutluydu ki botlarından ayrılmak istemiyordu: 'Yarın okula yürüyerek gidebilir miyiiizz??' diye sordu. Yeni tutumumuzdan tereddüt bile ettim 'yav çocukların istediğini almayıp boynu bükük mü bırakıyoruz' diye. Ana yüreği işte..

Güzide'nin botları
  Güzide'ye bot alınırken İbrahim ve Gülru'nun da arıza çıkarıp 'ben de istiyorum' diye tutturacaklarını biliyordum. Gülru zaten hasta olduğundan ve günlerdir dışarı çıkmadığından AVM'de koşturmak -hasta da olsa- ona iyi geldi. Sesini çıkarmadı o yüzden. İbrahim'e ise onun bota ihtiyacı olmadığı için ona bot almayacağımı ama çok istediği küçük dinazorlardan alacağımı söyledim. Kabul etti. Dinazorları  aldık, çok da mutlu oldu. Lakin içinde kalmış.
     İki gün sonra idi. İbrahim ve Güzide'yi okuldan almaya gittim. İbrahim'e ayakkabılarını uzattım.'Bunlar benim ayakkabılarım değil ' dedi.Bir de öyle kendinden emin tavır takınmış  ki...Gören o gerçeği söylüyor da ben elalemin ayakkabısını oğlana giydirmeye çalışıyorum sanır.Ben şaşkınım ama. Aramızda geçen konuşma şu:

        'Nasıl yani oğlum?'
     
       'Yok onlar benim değil.'

       'Sen buraya ayakkabısız mı geldin?'

          'hı hıı'

        'E iyi o zaman böyle geri dönelim.'

       'Olmaaazzz çoraplarım kirlenir.'

       'Giy o zaman ayakkabını oğlan.'

       'Yok o benim ayakkabım değil ki..'

     Sonunda pes ettim. Okulun içinde giydiği ayakkabılarla çıktı ordan. Giymedi ayakkabılarını.Eve dönüşte babaanneye uğradık. Bir ara dışarı fırladı, Güzide'ye çaktırmadan Güzide'nin yeni botlarını giydi, biraz dolandı kapının önünde :))

'Sen de yeni bot istiyorsun galiba' dedim.

Bir dokun bin ah işit misali çocukcaaz içini döküverdi:

'Eveeett. Bana böyle fermuarlı,uzuun bot almıyorsun. hıh!'

   Ona Güzide hep etek giydiği için bacakları üşümesin diye uzun bot aldığımızı; oğlanlar hep pantolon giydiği için oğlan botlarının hep kısa ve cırt cırtlı olduğunu söyledim. Pek ikna olmuş gibi durmuyordu. Ertesi sabah da mız mızlandı. Sonra ayakkabılıkta İbrahim'in  lacivert botlarını gördüm. Hazine bulmuş gibi sevindim :)) Giymesi biraz zor olduğundan kendi kendine giyemiyordu. BEn de giydirmeye üşendiğimden , önceki gün giymek istemediği siyah ayakkabılarını önüne atıveriyordum çocuğun kendi kendine giyebiliyor diye.

'Baaak İbrahim, senin botların burada işteeee..Hem de ceketinle aynı renk. Takım onnlaarr'


İbrahim'in botları

    Sevindi sevindi sevindi. Kendi kendine de giymeye başladı. Bu bot olayına tepkisini gösterme şekli beni şaşırttı doğrusu. Ama tepkisinin sebebini anlayabilmiş olmama sevindim ben de. Keşke çocukların  tüm huysuzluklarının ,ağlamalarının, inatlaşmalarının, karşı koymalarının arkasında ne olduğunu onların hislerini anlayabilsem kolayca...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder