24 Ekim 2012 Çarşamba

Kanada'da Doğum Etmek I

Madem başladım doğum hikayesiyle devam edeyim:

Kanada'ya Gidiş

     2008 yılının Mart ayı sanırım hem hamileliğimi hem de eşimin Montreal'deki Mcgill Üniversitesi'nden MBA için kabul aldığını öğrendiğimiz aydı. Evliliğimizin 5. yılıydı ve biz iki bebek sahibi olacağımız için çok heyecanlıydık. Ailelelerimiz de öyle. Naapsak neetsek derken gitmeye karar verdik. Temmuz ayında, ben bebeklerime 20 haftalık hamileyken düştük yollara. Chicago aktarmalı vardık Montreal'e. Zaten göçmenlik için başvurmuş ve onu da hak kazanmıştık. Bizi daha sonra yakın arkadaşlarımız olacak olan M. ve S. karşıladılar, Montreal' e 80'lerin sonunda göç etmiş  F. ve Ü. ile birlikte gelmişlerdi havaalanına. M. ve S.'nin kızları, henüz 4 aylıktı o zaman. M. sağolsun bana hemen tüyoları verdi.' Hemen doktor aramaya başla, zira burada kadın doğumcu bulmak oldukça zor', dedi. 'Nasıl yani?' dedim içimden. Biz Kanada'da değil miyiz yav? Yanlışlıkla bir Afrika ülkesine gelmiş olamayız.

 Kanada'da Doktor Bulmak

   Neyse durumu anladık sonradan bizzat tecrübe ederek. Önce oranın sağlık sistemine kadolduk yani sağlık sigortamızı başlattık. Sonra eşim ev aramaya başladı.Uçak yolculuğundan sonra davul gibi şişmiş ayaklarımla ilk gün ona eşlik edeyim dedim ama hem ayaklarım hem de karnımdaki iki bebiş ayakta o kadar dolaşmama müsaade etmediler.Ben de telefon başında doktor aramaya başladım.     M.' nin verdiği isimlerden başladım. Sonuç olumsuzdu elbet. Yine M.'nin önerdiği ve sonraki yıllarda da çok işime yarayacak olan www.ratemds.com adresinden doktor isimleri ve numaraları edindim.Aradıklarım yeni hasta kabul etmiyorlardı. Hamileliğimin 20. haftasında olmam da şansımı azaltıyordu. Bu arada, geçici olarak kaldığımız evde telefon olmadığından ankesörlü telefondan arıyordum tüm bu numaraları. Sonra cep telefonu aldık hemen. Çok canım sıkılmıştı bu doktor işine. Doğum için tekrar Türkiye'ye dönmeyi bile düşündüm. Sonra forumlara girip bir bakayım dedim. Montreal'den aynı dertten muzdarip kadınlara rastladım bu forumlardan birinde. Bir tanesi tek tek hastaneleri aramamı ve hangi doktorun hasta kabul ettiğini sormamı istedi. Ben de öyle yaptım ve bu işimi epey kolaylaştırdı:
    Seçtiğim iki hastaneyi aradım. İkisinde de çok yardımcı oldu telefona çıkan kimseler. Hatta bir tanesinde yanlışlıkla kadın doğum bölümünün acilini aramışım. Ağlamaklı bir şekilde 'Montreal'e yeni geldim.20 haftalık hamileyim. Hem de ikiiizz.' diye anlatınca hemen başka birine aktardı telefona çıkan kişi. Telefonu açan diğer kişiye de aynen anlattım durumu. 'Ah canııımm' dedi telefondaki ve bana hemen bir kaç doktor ismi verdi. Tüm bu doktorları aradıktan sonra elimde birkaç tane randevu vardı ve ben rahatlamıştım.
    Yukarıda yazdığım sitede  randevu aldığım doktorların puanlarını kontrol ettim, hasta görüşlerini okudum ve birinde  karar kıldım.
   Bu doktor arama-bulma işi tam iki hafta sürdü.

devam edecek..
    

19 Ekim 2012 Cuma

Güzide'den İnciler

''Anneciim,saç çekmeler itmeler olabilir. Senin koşup gelmene gerek yok. Ben hayatımı kurtarabilirim.''

Yorumsuz :))

Kahve


Üc çocuklu annenin canı kahve çeker:
Saat 3..Anne kahvesini hazırlar ve yudumlamaya başlar.
Saat 5... Anne evin bir köşesinde kahvesine rastlar, buzz gibi olmuştur,mikrodalgada ısıtıp icmeye karar verir.
Saar 8...Anne cocukların sütünü ısıtmak icin mikrodalgayi açar ve kahvesini bulur!

18 Ekim 2012 Perşembe

Hepsi Benim!

'Hepsi mi senin?'
 
     Ay, benim tabii.Niye gezdiriim başkalarının çocuklarını!!!

    Binlerce kez işittim bu soruyu. Binlerce kez cevapladım, bir şekilde.İnsanlara cevap verirken genelde kibar olmaya çalışıyorum. Gülümseyerek kafa sallıyorum. İyi günümde değilsem duymamazlıktan geliyorum. Ama yine de ardı arkası kesilmiyor soruların.
'Üçü de mi senin?'

'Hepsi de mi senin?'

'Ay zor olmuyor mu?'

'Kaç yaş var aralarında?'

'Nasıl bakıyorsun üçüne birden?'

'Yardımcın var mı?'

'Üçüncü kaza oldu galiba,hı??' (Evet, bu soruyu soracak kadar ileri giden var!)

    Şaşkınlıkla bakıyorlar.Memleketin orta halli semtlerinde de, elit semtlerinde de bakışlar aynı.Ben de hayretler içinde kalıyorum onların şaşkınlıklarına.Sanki Türkiye'de değil de; milletin tek çocukla yetindiği, onu da istemeyip çocuk yerine kedi köpek beslediği Almanya'da yaşıyoruz. Tamam, milletimin eğitimli sınıfı da artık tek çocuk eğilimine sahip. Ama yine de aman çocuk kardeşsiz kalmasın diye ikileyenlerin sayısı da az değil. Üçleyen, beşleyen, onlayan yok değil. Benim önce ikizlerim olmuş, iki sene sonra bir tane daha olmuş. Üçü de 5 yaşın altında.Benim gibisi de bulunmaz değil.Neden garipsiyor insanlar?

    Düşündüm, düşündüm ve buldum! Garipsenen durum çocuk sayısının fazla olması  değil, benim bu çocuklarla sokaklarda dolaşmam! Markette, parkta, hastanede, pastanede, AVM'de, bankada, karda kışta, her yerde her zaman. Eğer yürüyorsak küçüğümüz arabasında,ötekiler arabanın iki kenarında.Otomobildeysek herkes araba koltuğunda. Dolmuşta isek malum birazı kucakta, birazı ayakta.
    Hem kendimi hem çocukları eve tıkıp, hep birlikte bunalmadığımız için öyle bakıyorlar bana. 'Delirmiş bu!' diye de geçiriyorlardır akıllarından.
 
    Ailecek gezmeyi seviyoruz. Çocuklarla gezmek değil de yukarıdaki sorular beni delirtebilir.




13 Ekim 2012 Cumartesi

Hosbulduk!

      Bir blog açmayı hep istiyordum. Aklımdan yazacaklarımı bile geçirdiğim oluyordu. girişimlerim oldu. Diğer bloglara, yazılanlara bakıp ' Amaan, herkes yazacağını yazmış. Bana yazacak birşey kalmamış' dedim. Zaten kolayına da yazı yazamam. Yazar silerim, yazar silerim.

       Vazgeçtim.
     
      Bir gün Güzideyle -kardeşleri uyurken- bilgisayarın başına oturduk, yemek bloglarını dolaştık. Kek tarifi arıyorduk. Resimlere ilgiyle baktı, sorular sordu: O teyze naapıyoo?? Bu pastayı mı pişirrmiişş???
     Sonra demez mi 'Anneee, biz de bilgisayara gideliimm.'
     
      Dank etti kafama. Yahu benim de blog açmamı istiyor bu çocuk. Blogumda onlardan, hayatımızdan bahsetmemi, resimler koymamı istiyor. İlk fırsatta blogu oluşturmadım tabii. Aradan altı ay geçti. Belki de Güzide bunu kastetmemiş, gördüğü pastalar hoşuna gitmişti çocukcaaazın.

    Olsun ben üzerime düşeni yapayyıım. İleride büyüyüp 'hani senin blogun anne' derlerse, 'işte burda' diye açar gösteririm.Hem bu zamanda blogu olmayan anne kaldı mı ayol???

     Velhasıl, biz de bu aleme adım attık. Sessiz sedasız...
 
    Hoşbulduk.