24 Aralık 2012 Pazartesi

Kardan Adam

   Benim büyüdüğüm yerde kar yağmaz:Yurdumun en güneyi Hatay'dır burası.Yağsa da şöyle bir atıştırır, o da on senede bir,ama tutmaz. Sıradışı bir durum olduğundan herkes camlara üşüşür karın yağışını izlemek için. Görmeyen kalmasın diye insanlar birbirine haber verir: 'Kar yağıyooorr.' Üniversiteyi okuduuğum şehirde, istanbul'da ise kar yağar.


  Okulun ilk yılı. Bir gün derse gitmek için dışarı çıktım. Bir de ne göreyim??Kar yağmış. Üstelik tüm sokak, kaldırımlar karla kaplı. 'Bu karın  üstünde nasıl yürünür ki?' diye düşünmüştüm. Sonra sonra karın üstünde yürümeye, hatta düşmeden yürümeye alıştım tabii. E İstanbul da Kanada değil . Aylarca kar altında kalmıyor şehir. O nedenle alışmak çok zor olmadı. Bundan birkaç yıl sonra, sanırım mezuniyetime yakındı, yine İstanbul'a kar yağmıştı. Okul tatil, dersler sınavlar iptal, otobüsler de öyle. Bir yere gidemiyoruz. Kendimizi kaldığımız yurdun önüne attık, karda eğlenmeye çalışıyoruz. Bir arkadaşla birlikte  kardan adam yapalım dedik. Ben Hatay'lı, arkadaşım Adana'lı, iki kar görmemiş beceremedik tabii. Biz karı avuç avuç alıp üst üste koymaya çalışıyorduk. İmdadımıza sokaktaki çocuklar yetişti: 'Öyle yapılmaz ablaaa' diye bize nasıl kardan adam yapılır öğretttiler. Önce küçük bir kar topu yapıyormuşsun, sonra onu yuvarlıyormuşsun. O küçük kar topu büyüyormuş yuvarlanırken.


 Gülru ve İbrahim kara bulanırken
    Geçen hafta da Ankara'ya kar yağdı tekrar. Bu kez daha güçlüydü, biraz yerde birikme eğilimi gösterdi. Çocuklar çok sevindiler tabii. Okula gitmek istemediler. Ben de -Türkiye'de- kar yağarken  araba sürmeye cesaret edemediğimden memnuniyetle kabul ettim isteklerini.  Kanada'dan gelirken getirdiğimiz, geçen kış da çok işimize yarayan kar tulumlarını çıkardım. İbrahim ve Gulru heyecanla giydiler tulumları. Güzide hanım reddetti. Süsü bozulacağından pantolon bile giymedi.Kar tulumu da biraz küçülmüş, onun da etkisi var. Etekle indi karda oynamaya.




Kar topu oynarken




 Çocuklara küçük de olsa bir kardan adam yapayım dedim. Karşı binadan bir çocuk kocaman bir kardan adam yapmıştı bile. Beceremedim yine.








Kardan adamla hatıra fotografı

       Biz de eve çıkıp buzdolabını  kardan adam yaptık.Bir arkadaşım linki göndermişti,  şurada gördük.Bayıllldılar çocuklar.Çok keyif aldılar,çok mutlu oldular. Hergün babalarına gösteriyorlar: 'Baaak baba biz naaptık' diye. Karşısına  geçip svinçle  kıkırdıyorlar :'hihihii çokk güzel ollduuu.' Kendileri emek harcayınca çok kıymetli oldu. Kendileri renklere  karar verdiler, çizdiler, kestiler,yapıştırdılar. Ben  sadece bantları koparıp verdim ve onları yönlendirdim.

11 Aralık 2012 Salı

4 Yıl sonra İlk Kez!

   Sulu köfte yaptım.
   4 yıl sonra ilk kez sulu köfte yaptım.

   Çocuklardan önce sık sık yaptığım bir yemekti. Çocuklardan sonraysa hiç kalkışmadım. 'aman ne var bunda. sulu köfte dediğin nedir. mantı, su böreği, içli köfte, baklava yapsan neyse' diyenleri duyar gibi oluyorum. Onları beceremediğim bir gerçek tabii ama sulu köfteyi de yabana atmayın. O köfteleri teek teek yuvarlayacaksın, soğanı doğrayıp kavuracaksın, sonra salçayı da kavurup suyu ekleyeceksin. Su kaynadiktan sonra köfteleri atacaksın. Ara ara karıştırııp pişireceksin.Piştikten sonra yumurta sarısı ve limonla terbiyeleyeceksin. İkizlerin ilk aylarında masanın üzerinden hiç kaldırmadığımız fıstık ezmesi,reçel,ekmek bizim temel gıdamızdı.Acıktıkça yerdik. Yavaş yavaş yemek pişmeye başlayınca evde mutlu olmuştuk. Fırında tavuk, fırında balık, düdüklü tencere yemekleri geldi önce. Kuzuların babası çabuk ve lezetli yemek tarifleri bulmakta daha gayretliydi ki hala öyledir kendisi. Böylelikle Çin yemekleriyle tanıştık.Önceki günden pilava yumurta kırarak yapılan çinlilerin geneleneksel kahvaltısı bizim favorimizdi. Sonrasında kendimizi çok geliştirdik tabii.

http://www.youtube.com/watch?v=jELn5El1Zwc

   Sonra sonra çocukların da yaparken yardım ettikleri fırında köfte aşamasına geçtik ki büyük bir aşamaydı bizim için. Yanına da çorba pilav pişirebildik mi değmeyin keyfimize. Ama sulu köfte başka. Sulu köfte bizim için bir dönüm noktası oldu. Ben o köfteleri yuvarlarken kuzular içeride kendi kendilerine oynadılar: ne çişim geldi diyen oldu, ne susadım diyen, ne canı sıkılan,ne kucak isteyen..Bir ara Gülrucuk bacaklarıma asılınca önüne bir parça et attım. Onu mıncıklarken Gülru bir de baktım ki ben köfteleri yuvarlamışım.

   Sulu köfte yapabilme seviyesine geldiğimiz için mutluyuz gururluyuz,duygusalız tabii ama işin bir de öteki yüzü var ki bu beni oldukça endişelendiriyor : Ortada sürüklenen her ev işine, mutfaktaki tembelliğime çocukları bahane ediyordum. Herkes de bana hak veriyordu.'Aman nasıl yetişecen üç çocukla..' diyorlardı. Ama..ama artık bahanem kalmadııı..!!!

Acaba dördüncüye mi girişsem??Ama çözüm değil. Eninde sonunda o da büyüyecek.

Kaçış yok..

9 Aralık 2012 Pazar

Ebeveynlikle İlgili Kitaplar

    Artık aile hayatı farklı.Çocuklarımızı büyütürken anne babalarımızın yöntemleri yeterli gelmiyor. Eksik belki de yanlış buluyoruz onların yöntemlerini. Çocukları yetiştirirken farklı problemlerle karşılaşıyoruz. Bu problemlere çözüm ararken de biz modern anne-babalar (daha çok anneler ) çocuklarımızı yetiştirirken kitaplara başvuruyoruz.Karşılaştığımız problemlere çözüm önerileri getiren tek bir kitap yok. Farklı ebeveynlik yaklaşımları var. Dolayısıyla her yaklaşıma dair çeşit çeşit kitap var. Biz bir sürü kitap okuyup  kendimize uyan yöntemleri seçip alıyoruz. Fakat modern dünyanın koşuşturması içinde her kitabı tek tek okuyup incelemek oldukça zor. Hepsine yetişmek mümkün değil. Okuyacaklarımız da okumaya değer mi değmez mi belli değil.
    Aşağıda linkini verdiğim sitede ebeveynlik kitaplarının özetleri yayınlanıyor.Görünce gözlerim parladı. Hiç olmadı kitap seçiminde çok işe yarayabilir. Site ingilizce bu arada..

http://www.parentbooksummaries.com/

Her Günkü Halimiz!

   Yine toplamadan yattı böcekler.Yemekten önce toplattım toplattım, yoksa iyice yoruluyorlar uykuları geliyor. Ne onların toplamaya, ne de benim  başlarında çavuşluk yapıp toplatmaya mecalimiz kalmıyor. Burası  çoğu Türk hanımlarının salonun kapısını kilitleyip kimseyi sokmadıkları için  tüm aile efradının uyumak dışındaki vakitlerini geçirmek  zorunda oldukları ,oturma odası adını verdikleri odadır efenim.. Biz bu odaya oyun odası deriz. Bizim böceklerin uyudukları oda ayrıdıır, oyun odaları ayrıdııır. Hoş bu odayla birlikte herrr oda-banyo,mutfak dahil- onların oyun oynadıkları odadır ve bu oda muhtemelen bir misafir gelene kadar böyle kalacaktır. Artık misafir ne zaman gelirse...

7 Aralık 2012 Cuma

Yoga

 Üç çocuklu anne yoga yapmaya karar verir.
'Hadi spor yapıyoozz' diye anons eder. Bilgisayarda videoyu açar,yere yoga mat'ini serer. Çocuklar da hevesle koşar gelirler. Hep beraber yogaya başlanır.
Olayın başlangıcı üç çocuklu anneyi ümitlendirir. Lakin işler karışır. Çocuklar yoga mat'in üstüne doluşunca anne kendini halının üstünde bulur. Üstüne bir de kavga çıkar çocuklar arasında.
Hem çocukları oyalayıp hem de spor yapıp, bir taşla iki kuş vurma planı suya düşen üç çocuklu anne, videoyu kapatır.Faaliyeti  yoga mat'in üstünde takla atmacaya çevirir.

6 Aralık 2012 Perşembe

Bize Hepsi Uyar!

    Gezmeyi ne kadar çok sevdiğimizden bahsetmiştim. Sokakta, parkta geçirilen vakit herkes için eğlenceli oluyor : Çocuklar keyifli, anne keyifli .

   
       Güzel havalarda bu kolay. Sabah kahvaltıdan sonra, herrrşeyi olduğu gibi birakıp parka koşarız. Çocuklar okula başlayalı , okul çıkışı okulun bahçesindeki parkta vakit geçürüyoruz. Bu park diğer parklar gibi tabanına o yumuşak şeylerden döşenmiş değil. Taş ve toprak var. İki kaydırak bir salıncaktan sonra taşlarla, yapraklarla oynuyorlar. Tüm parkları kumla,taşla toprakla doldursalar keşke.



      Yağmurlu havalar da bizi yavaşlatmıyor.  Yağmur durmuşsa yine parkta çamurla oynuyorlar. Yerde buldukları çubukları çamura saplamak, su birikintilerinin üzerinde zıplamak büyük zevk onlar için. Yağmur botlarının bu durumda ne kadar çok işe yaradığını söylememe gerek yok sanırım.


     Kar yağınca işler biraz daha kompleks hale geliyor tabii ama yine de durmuyoruz. Böyle havalarda teçhizat önemli : Kalın bir palto-tercihen kaz tüylü-, kar tulumu, kar botu, atkı, bere ve su geçirmeyen eldivenler. Tüm bunları üç çocuğa girdirmek en az yarım saat sürüyor ama emeğimin karşılığını alıyorum :). Çocuklar karda debelenip, kar topu oynadıktan sonra evde güzeeel bir uyku çekiyorlar. Kanada'da bizim bir de kızağımız vardı. Çocukları binanın bahçesinde kızağa koyup karda sürüklüyorduk ki büyük eğlenceydi onlar için. Kanada'da birkaç yıl geçirmesem karın keyfini çıkarmayı öğrenemezdim sanırım.
  

       Bu sabah uyandığımızda lapa lapa yağan karı gördük. Çocuklar 'Yaşasınn kar topu oynıyycaaz' diye sevinç çığlıkları attılar ama bu heyecanları kısa sürdü. Zira kar tutmadı ve biz okul yolunu tuttuk yine. Belki bir dahaki sefere...